Tahrif

29.10.24

  (Bu yazıdan önce Tasdik yazısını okumanız önerilir)

Kuran'a Göre Tevrat ve İncil Değişti mi?

Tevrat ve İncil'in metninin değişmediğini iddia ettiğimizde genelde pek çok kişi karşımıza Tevrat ve İncil'in değiştiğini ima ettiği zannına kapıldıkları ayetleri gösterirler. Bu ayetlerde temel olarak beş kelime Tevrat ve İncil'in metninin bozulduğu zannını oluşturmaktadır. Bunlar:

1- Tahrif
2- Tebdil
3- Kitman
4- Lebs
5- Leyy 

İnşallah bu yazımızda bu kelimelerin aslında metnin değil mananın tahrifinden bahsettiğine, Kuran'daki Ehl-i Kitaba yönelik eleştirilerin kitaplara yönelik olmadığına vb. hususlara değineceğiz.

Tahrif

Tahrif kelimesi, “yönelmek, meyletmek, sapmak” anlamlarına sahip olan حرف kökünden gelmektedir.

Kuran içerisinde حرف kökünden türeyen kelimeler altı ayette geçmektedir. Ayetlerin dördünde ise Yahudilerin kelimeleri tahrif etmesinden bahsedilmektedir. Bunlar Bakara 75 (2:75), Nisa 46 (4:46), Maide 13 (5:13) ve Maide 41 (5:41) ayetleridir. Peki bu ayetlerdeki Tahrif kelimesi gerçekten metnin değiştiğini mi kastediyor?

Günümüzde çoğu kişi -Araplar dahi- "Tahrif" kelimesinden lafz/nass yani metnin Tahrifi olduğunu anlar. Fakat İslam ve Arapça tarihine baktığımızda bu durumun böyle olmadığını görüyoruz. İslam tarihinde Tahrif konusunda iki temel görüş ön plana çıkmakta, Tahrif Al-Mana (Anlam Değişmesi) ve Tahrif An-Nass (Metnin Değişmesi). Tahrif An-Nass günümüzdeki çoğunluğun kabul gördüğü görüştür ve Tevrat ve İncil'in metninin değiştiğini savunur, -ara görüşleri saymazsak - bunun karşısında olan Tahrif Al-Mana ise pek çok eski müfessir tarafından özellikle ilk dönemlerde savunulmuş, Tevrat ve İncil'in metninin değil manasının değiştiği görüşüdür. Bu yazımızın konusu bu görüşleri kimlerin savunduğu olmadığı için müfessir ve eskiden yaşamış kişilerin bu konu üzerine olan görüşlerine değinmeyeceğiz. Bunun yerine kelimenin anlamına odaklanacağız.

Önemli Arapça sözlüklerinden ikisi olan Râgıb el-İsfahânî'nin "el-Müfredât"ı, İbn Mansur'un "Lisanü'l-Arab"ına baktığımızda "hrf" maddesinde Tahrif için şu anlamların verildiğini görmekteyiz;

"İki şekilde yorumlanması mümkün olan bir sözü bir tarafa çekmek." (Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “ḥrf” md.)

“Kelimenin veya sözün anlamını benzer anlamlarla değiştirmek.” (Lisânü’l-ʿArab, “ḥrf” md.).

Elimizdeki en eski Arapça sözlük olan El Ferahidi'nin "Kitab-ül Ayn" sözlüğüne baktığımızda ise hrf maddesinde Kuran'daki Tahrif için şu notun düşüldüğünü görürüz;


(Halil ibn Ahmed el-Ferahidi [D. 718 - Ö. 786?], Kitab-ül Ayn, hrf md.)

Kuran'daki Tahrif, kelimeyi asıl manasından, onun benzerine, değiştirmektir. Yahudilerin Tevrat'ın anlamını benzerliklerle değiştirmesi gibi. Bu yüzden Allah onların yaptıklarını açıkladı: "Kelimeleri mevzilerinden tahrif ediyorlar (yuharrifune'l-kelime an mevadihi)" diyerek.

Göreceğiniz üzere açıklamada üç temel hususa değinilmiş;

- Kuran'daki Tahrifin metinde değil anlamda olduğu
- Yahudilerin Tevrat'ın anlamını benzerliklerle değiştirmesi
- Kuran'daki "Kelimeleri mevzilerinden tahrif ediyorlar" cümlesinden kastın kelimelerin metindeki yerleri değil anlamlarının tahrifi olduğu

Delillerden de anlaşılacağı üzere Kuran "Tahrif" kelimesini kullanırken metnin değil mananın tahrif olduğunu kastetmektedir.

Tebdil

Arapça "bedek, denk" anlamlarına gelen بدل kökünden gelen Tebdil kelimesi sözlükte "Bir kelimeyi, bir sözü veya bir metni, bir başkasıyla değiştirmek" anlamlarına gelir.

Kuran içerisinde Tebdil kelimesi pek çok yerde kullanılmasına rağmen Yahudilerin değiştirmesi hususunda iki ayette geçmektedir. Bunlar Bakara 59 (2:59) ve Araf 162 (7:162) ayetleridir.

Çoğu kişi bu ayetleri Tevrat ve İncil'in değişimine delil varsaysa dahi ayetlerde "kelime" veya "Tevrat/İncil" değil, Kavl yani Söz kelimesi geçmektedir. Kavlin değiştirilmesi ise metnin değiştirilmesini ifade etmemektedir. Keza birine söylenen bir söz, işiten tarafından başkalarına başka şekillerde; kırpılarak, arttırılarak veya kasti oynamalarla aktarılabilir ama bu sözün aslının ve metnin değiştiğini göstermez. 

Ayrıca belirtilen ayetler bir bağlama sahiptir ve aynı konuyu anlatmaktadırlar. Bakara 58 (2:58) ve Araf 161 (7:161) ayetlerine baktığımızda bu kişilerin şehre gitmesinin ve şehirde tövbe etmelerinin emredildiğini görürüz. Sonraki ayetlerde bu kişilerin onlara söylenen bu sözü tebdil ettiklerini okuruz. Yani bağlam Tevrat ve İncil'in sözü de metni de değildir ve bu onlara bir kavl/söz olduğundan dolayı Tevrat ve İncil içerisinde olması mecburi değildir.

Kuran ayrıca bize Allah'ın kelimelerinin tebdil edilemeyeceğini şu ayetlerde bildirmektedir;

Yemin olsun ki, senden önce de resuller yalanlanmış ama yalanlanmalarına, eziyet görmelerine sabretmişlerdi. Nihayet yardımımız onlara ulaştı. Allah'ın kelimelerini değiştirecek tebdil edebilecek yoktur (la mubeddile). Yemin olsun, elçi olarak gönderilenlerin haberinden bir kısmı sana da gelmiştir.
Kuran, Enam 34

Rabbinin Sözü, doğruluk ve adaletle tamamlanmıştır. O'nun Sözlerini değiştirebilecek tebdil edebilecek yoktur (la mubeddile). O, işitendir; bilendir.
Kuran, Enam 115

Dünya hayatında da ahirette de müjde vardır onlara. Allah'ın kelimelerinde değişme/değiştirme tebdil olmaz (la tebdile). İşte budur o büyük kurtuluş.
Kuran, Yunus 64

Ve sen, Rabb'inin Kitap'ından sana vahyedileni oku! O'nun kelimelerini değiştirecek tebdil edecek yoktur (la mubeddile). O'ndan başka sığınılacak da bulamazsın.
Kuran, Kehf 27

Kitman

Kitman sözlükte كتم kökünden gelir ve "saklamak, gizlemek" anlamlarına sahiptir.

Kuran, Ehl-i Kitabı Allah'ın sözlerini gizlemek ve saklamak itham eder. Kimilerinde bu ifade Tevrat ve İncil'in metninin değiştiğine dair bir izlenim bıraksa dahi ilk sorulması gereken soru şudur ki; "Bir şeyi saklamak/gizlemek onu değiştirmek midir?" 

Saklamak/Gizlemek ve Değiştirmek özleri itibariyle farklı kavramlardır. Saklamak bir şeyin tamamını veya bir kısmını göstermemek veya örtmek anlamlarına gelir. Değiştirmede ise değiştirilen şey korunmaz ve bozulur. Kuran şu ayetlerde Ehl-i Kitabın, Tevrat ve İncili gizlediğinden bahseder: Bakara 42 (2:42), Bakara 140 (2:140), Bakara 146 (2:146), Bakara 159 (2:159), Bakara 174 (2:174), Ali İmran 71 (3:71) ve Ali İmran 187 (3:187).

Bu ayetlerdeki kitapların gizlenmesinden kasıt kitapların değiştirilmesi değil, hakikatlerin ve kitapların Ehl-i Kitap tarafından bilerek ve çeşitli yollarla örtülmesi ve gizlenmisidir. Keza Kuran, Ehl-i Kitabı suçlarken ellerindeki kitabı göstermemekle değil onu batılla karıştırmak veya bilerek açıklamamak gibi gerekçeler ile suçlar. Ki bu tip eylemler bir metnin aslı ile oynama yapılmadan da kolayca yapılabilir. On hakkın arasına giren bir batıl ile hak gizlenebilir. Ayrıca El-Farahidi, Kitab-ül Ayn içerisinde Kitman kelimesi hakkında şunu söyler;

(Halil ibn Ahmed el-Ferahidi [D. 718 - Ö. 786?], Kitab-ül Ayn, ktm md.)

Kitman: Açıklamanın/Açık etmenin zıttıdır.

Anlaşılacağı üzere bir şeyin açık edilmemesi de onun gizlenmesi için yeterlidir. Ali İmran 187. (3:187) ayette ise bununla paralel olarak şunu görmekteyiz;

Allah, kendilerine kitap verilenlerden şu yolda misak almıştı: "Onu insanlara mutlaka açık-seçik bildireceksiniz (letubeyyinunnehu), onu saklamayacaksınız (la tektumunehu)." Ama onlar Kitap'ı sırtlarının gerisine attılar, basit bir ücret karşılığı onu sattılar. Ne kötü şey satın alıyorlar!
Kuran, Ali İmran 187

Ayette geçen "tektumunehu", kitman ile aynı köktendir. Ayette beyan etmek ve saklı tutmak kelimelerinin art arda kullanılması ile saklamanın, beyan etmeye karşıt olduğuna dair olan vurgu artmaktadır. Ayrıca kelime ayette değiştirmemeleri değil saklamamalarını söylemektedir. Özetle Ehl-i Kitab'ın hakikati ve kitapları saklamaları/gizlemeleri onları değiştirmeleriyle alakalı değildir.

Lebs

Lebs, sözlükte لبس kökünden gelir ve "Giymek, örtmek, kaplamak" anlamlarına sahiptir.

Kuran içerisinde Ehl-i Kitabın hakkı örtmesi anlamında iki ayette kullanılmıştır. Bu ayetler Bakara 42 (2:42) ve Ali İmran 71 (3:71) ayetleridir;

Yanınızdakini (meakum) doğrulayıcı (musaddikan) olarak indirdiğime inanın. Ona küfredenlerin ilki olmayın. Ayetlerimi az bir değer karşılığında değişmeyin (teşteru) ve yalnızca benden çekinin. Hakkı batıl ile örtmeyin (telbisu) ve hakkı gizlemeyin (tektumu). Siz biliyorsunuz.
Kuran, Bakara 41-42

Ayette geçen telbisu kelimesi lebs kökündendir. Örtmek kelimesinin geçtiği yetmiş ikinci ayet ise Hakkı batıl ile örtmekten bahsetmektedir. Kuran bu ayetlerde Tevrat metninin değiştiğinden bahsetmemektedir. Ayrıca Hakkın örtülmesi için metnin değiştirilmesi de zorunlu değildir. Hakikatin batıl ile örtülmesi için kendisinin değiştirilmesine lüzum yoktur. 

İkinci bir nokta da şudur ki; eğer bu ayetler metnin değişmesinden bahsetseydi, Tevrat'ın yine de ellerinde olması gerekirdi çünkü elde olmayan bir şey örtülemez. Nasıl bir gerçeğin kasıtlı olarak örtülmesi için önce o gerçeğin bilinmesi gerekiyorsa burada Hak olarak bahsedilen şey Tevrat ise ellerinde gerçek Tevrat'ın olması gerekmektedir. Ki biz Kuran'a göre Ehl-i Kitabın bir kısmının hakkı bilerek gizlediğini ve bunu bilmeyerek yapmadıklarını bilmekteyiz;

Kitap ehlinden bir grup sizi şaşırtıp saptırmayı arzuladı; fakat onlar ancak kendi nefislerini şaşırtıp saptırırlar da şuuruna varmazlar. Ey Kitap ehli, siz şahid olup dururken, ne diye Allah'ın ayetlerine küfrediyorsunuz? Ey Kitap ehli, neden hakkı batıl ile örtüyor (telbisune) ve bildiğiniz halde hakkı gizliyorsunuz (tektumune).
Kuran, Ali İmran 69-71

Ayetlerde görüldüğü üzere Kitap ehlinden belirtilen kişiler yaptıklarının farkındalar.

Kısacası örtmek kelimesi, metnin değiştiğini belirtmediğinden ve burada kasıt metnin değişmesi ise ellerinde metnin doğrusunun olması gerektiğinden dolayı lebs ile ilgili ayetler metnin değiştiğini belirtmez.

Leyy

Leyy kelimesi sözlükte "Eğmek, bükmek" anlamındaki لوي kökünden gelmektedir.

Kuran içerisinde Tevrat ve İncil bağlamında Leyy kelimesi iki ayette geçmekte ve iki ayette de dillerin eğip bükülmesinden bahsetmektedir. Bu ayetler; Ali İmran 78 (3:78) ve Nisa 46'dır (4:46);

Onlardan bir zümre vardır, aslında Kitap'tan olmayan bir şeyi siz Kitap'tan sanasınız diye, dillerini Kitap'la eğip bükerler (yelvune elsinetehum). O, Allah katında olmadığı halde, "Bu, Allah katındandır." derler. Bilip durdukları halde, Allah hakkında yalan söylerler.
Kuran, Ali İmran 78 

Ayette kitabı okurken bir zümrenin dillerini eğip bükerek kitapta olmayan şeylerin var gibi gösterilmeye çalışıldığından bahsediliyor. Bir metni farklı şekilde okumak o metni veya metnin aslını değiştirmez. Keza dilin okurken eğip bükülmesi metnin içeriğine dair yapılan bir şey değildir. Ayrıca metin okunurken dil eğip bükülerek, kelimeler farklı okunarak veya bazı yerler atlanarak/ eklenerek vb. yöntemlerle farklı gösterilebilir.

Yahudilerden öyleleri var ki, kelimeleri yerlerinden kaydırıyorlar kelimeleri mevzilerinden tahrif ediyorlar (yuharrifune-l kelime an mevadiihi). Dillerini eğip bükerek (leyyen bielsinetihim) ve dini taşlayarak: "İşittik ve isyan ettik", "dinle, dinlemez olası" ve: "ra'ina" diyorlar. Eğer onlar: "İşittik ve ita'at ettik", "Dinle ve bize bak!" deselerdi, elbette kendileri için daha iyi olurdu. Fakat Allah, inkarlarından dolayı onları la'netlemiştir, pek az inanırlar.
Kuran, Nisa 46

Ayette Yahudilerin dillerini eğip bükerek kelime oyunları yaptığı açıkça görülmekle beraber bağlam Tevrat ve İncil değildir. Bu ayet ile Yahudilerin dillerini eğip bükmesinin bir kısım niteliklerini görmekteyiz.

Özetle, leyy kelimesi dillerin eğip bükülmesinden bahsettiğinden dolayı metnin tahrifine dair herhangi bir kasıt taşımaz.

Metin Değişimine İşaret Ettiği Düşünülen Diğer Ayetler

Bu başlıkta Bakara 79 (2:79) ayetini inceleyeceğiz.

Kitabı elleriyle yazdıktan sonra onu az bir değer karşılığında satmak için "bu Allah katındandır" diyenlerin vay haline. Ellerinin yazdığından dolayı vay haline onların. Kazandıklarından dolayı vay haline onların!
Kuran, Bakara 79

Burada -önceki ayetlere de bakarsanız - Yahudilerin bir kısmının az bir değer için kitap yazdığını ve sattığını görmekteyiz. Öncelikle ayet bu kitabın Tevrat olduğuna değinmemektedir. Yani buradaki kitap Yahudilerin bir kısmının " bu Allah katından" dediği başka bir kitap olabilir ki elimizde böyle bir kitap bulunmaktadır ve ismi "Mişna"dır. 

Yahudiler, dağda Musa'ya (A.S.) Tora ile birlikte Tora'nın açıklamasının verildiğine ve kuşaklar boyunca bunun aktarıldığına inanmaktadır. Sözlü Tora denilen bu açıklama yüzyıllar boyunca aktarılmasından sonra Roma'nın, 2. Mabedi yıkması ve Yahudilerin zulüm görmesinden dolayı Rabbi Yehuda HaNasi tarafından yazıya geçirilmiştir ve Mişna olarak isimlendirilmiştir.

Mişna, Kuran ve İncil kapsamında hiçbir kutsallığa sahip olmamakla beraber insanlar tarafından yazılmış ve Allah'a isnad edilmiştir. Bilakis Kuran'a göre Tevrat ise Allah tarafından yazılmış ve ellerinin arasında bulunan bir kitaptır.

Keza tarihte de pek çok yazar (örnek: Mevlana, Said Nursi) kitabını Allah'a isnad etmiştir. Fakat bunların hiçbiri Kuran'ın insan eliyle yazıldığını göstermemektedir. Bu durumda birinin Müslümanlardan bir kısmının kitaplar yazdığını ve Allah'a isnad ettiğini söylemesi ne kadar doğru ise bu durum bu ayet için de geçerlidir.

Kuran'da Ehl-i Kitap'a Yönelik İthamlar

Bu başlık altında Ehl-i Kitaba yönelik suçlamalardan öte Kuran'daki Ehl-i Kitap'a yönelik suçlamaların neden Tevrat ve İncil'in bozulduğuna delil olmadığından bahsedeceğiz.

Bir fikre veya inanca tabi olan bir güruhun uygulamaları veya düşünceleri o fikrin veya inancın kendisini veya kaynağını nasıl değiştirmiyorsa bu konudaki durum da böyledir. Çevremizde gördüğümüz pek çok kendine Müslüman diyen kişinin inancı ve düşünceleri veya medyada gördüğümüz Müslümanların davranışları ve düşünceleri nasıl Kuran'ın kendisini yansıtmıyorsa, Ehl-i Kitabın inandığı şeyler de Tevrat ve İncil'in içindekini yansıtmak durumunda değildir. Mesela Kuran, Ehl-i Kitabın bir kısmını, İsa'yı ilah kabul etmekle itham eder (5:72) ama İncil içerisinde bu durumu göremeyiz, keza Yahudilerin bir kısmı da kendilerinin cehennemde sayılı günler kalacaklarını iddia ettikleriyle itham eder (2:80) fakat bu inanç Tevrat'ta yoktur. Nasıl bir güruh Müslüman, İslam'da iki Allah var derse veya Kuran içerisinde olmayan inançları İslam'da var gibi gösterirse bu Kuran'ı değiştirmiyorsa Ehl-i Kitaba gelen eleştiriler de Tevrat ve İncil'in metninin değiştiğini göstermez.

Tahrifinin Mahiyeti

Kuran'da tahrifin mahiyeti Ehli kitabın insanlara yanlış bilgi vererek, kasıtlı çeviri yanlışı yaparak ve kitapta olmayanı sanki kitaptanmış gibi halka aktararak kitapların anlamını bozmasıdır. Bu bağlamda günümüzde Kuran da tıpkı Tevrat ve İncil gibi tahrif edilmiştir. Üstelik Yahudilere yönelik bu tahrif iddiası sadece Kuran'da değil Tevrat'ta da yer alır; 

Bundan böyle, ‘RAB'bin bildirisi’ lafını ağzınıza almayacaksınız. Herkesin sözü kendi bildirisi olacak. Yaşayan Tanrı'nın, Her Şeye Egemen RAB'bin, Tanrımız'ın sözlerini çarpıtıyorsunuz siz.
Tevrat, Yeremya 23:36

Sonuç

Kuran içerisinde Tevrat ve İncil'in değiştirilmesi üzere geçen ayetler metinde bir değişmeyi ifade etmez. Bu ayetlerin kastı Tevrat ve İncil'in manasının değiştiğidir. Ehl-i Kitap, Tevrat ve İncil'i yanlış çeviriler yaparak, kitaplarda olmayan ve dinlerine ekledikleri şeyleri kitaptaymış gibi anlatarak (bkz. Teslis) ve yanlış bilgiler vererek, Hakk'ı Batıl ile örtmüş, saklamış ve Allah'ın kitaplarını tahrif etmiştir. Aynı şekilde Müslümanlar da Kuran'ı tahrif etmişlerdir.

0 Yorum